21 Eylül 2015 Pazartesi

Hiç Kimse Sıradan Değildir - Markus Zusak || Kitap Yorumu

 ''19 yaşındayım, taksi şoförüyüm. Sadece bu işe yarıyorum, bir de arkadaşlarımla kağıt oynamaya. Başka hiçbir uğraşım, isteğim, hedefim yok. Bir ev arkadaşım var, adı Kapıcı. Kendisi aynı zamanda köpeğim olur ve karşılıklı kahve içmekten büyük keyif alırız. Kısacası sıradanlığın mihenk taşıyım ve bundan şikayetçi değilim. Ama bir gün posta kutumda bulduğum iskambil kartının, çerçevedeki bu resmi değiştireceğini nereden bilebilirdim ki? 'Hiç' oluşum, kimliği belirsiz birini rahatsız etmişe benziyor ve belli ki benimle oyun oynamak istiyor. Neden sorusunun cevabı aslında çok basit: umursamak için. Peki o halde oyuna hazırım!''

 YAZAR: Markus Zusak
 ÇEVİREN: Selim Yeniçeri
 ORJİNAL ADI: I Am The Messenger
 YAYINEVİ: Martı
 SAYFA SAYISI: 455
 GOODREADS PUANI: 4.10
 PUANIM: 4.5
 LİSTE FİYATI: 20



 Ed Kennedy 19 yaşında ve sıradanlığın sınırlarını zorlayan bir gençti ama şunu bilmiyordu hiç kimse sıradan değildir. Öncelikle kitabın isminin mükemmel olduğunu düşünüyorum, bir isim ancak bu kadar iyi açıklardı kitabı. Orjinal isminden daha yaratıcı bence. Kim bulduysa ismini tebrikler cidden. *alkışlayan emoji*


Konusuna gelirsek baş karakterimiz Ed, köpeği Kapıcı ve arkadaşları Marv, Ritchie ve koşulsuz sevdiği Audrey ile sıradan bir hayat sürüyordu. Bir gün posta kutusunda üstünde üç adresin yazılı olduğu bir iskambil  kartı bulur. Önce bununla ne yapacağını bilemeyen Ed, bu adreslere giderek izlemeye başlar. Üç adrestede bir şekilde Ed'in iletmesi gereken bir mesaj vardır. Gözlemleri sonucunda Ed bu insanlara ne pahasına olursa olsun yardım etmeye çalışır, başka bir değişle onlara ihtiyacı olan şeyi verir. Bu özgürlük olabilir, cesaret olabilir ya da ölmüş bir koca. İlk kartı bitirdikten sonra başka kartlar gelmeye devam eder ve Ed mesajları iletmeye çalışır.

Markus Zusak'den okuduğum ikinci kitaptı bu ve gönül rahatlığıyla ne yazsa okurum diyorum. Harika bir yazım tarzı var adamın. Tabi ki çevirmenlerin işi de çok önemli burada ve cidden çok güzel bir işi çıkarılmış ortaya. Genel olarak Zusak kitaplarında güzel bir mesaj var ve dolandırmadan, net bir şekilde anlıyorsunuz kitabın sonunda. Dediğim gibi kitabın ismi de bunu gayet güzel bir şekilde anlatıyor aslında.

  Ed'in illetiği her mesajı ayrı bir sevdim, gittiği her evdeki karakterleri sevdim. Ed'in favorisi yaşlı Milla. Benim favorim Sophie ve Angie sanırım. Kitaptaki her karakter o kadar gerçekçiydi ki. Güçlü, asi, her şeyi yaparım kafasında erkekler yoktu. Koşulsuz aşık olan aptal kızlar yoktu. Hayatın akışına uyum sağlamaya çalışan gerçek insanlar vardı. Böyle bir kitap okumaya cidden ihtiyacım vardı. Eğer sizde fantastik okumaya biraz ara vermek istiyorsanız ya da gerçekçi bir kitap arıyorsanız kesinlikle hiç düşümeden alıp okuyun derim.


  Kitabın sonuna bayıldım. Kurgunun çözüldüğü yeri kitabın başıyla bile mükemmel bir şekilde bağlamış Markus Zusak. Öyle sonu havada kalan kitaplardan değildi yani. Bu arada unutmadan belirtiyim kitapta adı geçen bir kaç film vardı. Onları da merak ettim ve izlemeyi düşünüyorum.
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Kısacası alın okuyun şu kitabı arkadaşlar. Bir sonraki yazımda görüşürüüüzz!!

3 yorum :

  1. Yazını okuduktan sonra kitabı özlediğimi fark ettim. :) Gerçekten içten bi hikaye harika karakterler. Kapıcının hayranıyım. Köpeğin ismi bile çok iyi :) Ed'in Audrey'e olan aşkı kitap boyunca beni her zaman etkiledi. Ve finali tabiki harikaydı.. Herkesin aslında birbirine farkında olmadan yardım ediyor olması sarsıcı. Bence Kitap Hırsızı yerine bu kitap filme uyarlanmalıydı. Kitap yorumun çok güzel. Böyle devam et. ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bencede bu filme uyarlansa daha güzel olur. Bir aralar Ed'i Sophie ile düşündüm ama sonra Audrey'e olan aşkının ne kadar güzel olduğunu fark ettim. Cidden mükemmel kurgulanmış bir kitaptı

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil